8.YİRCE ŞİİR YARIŞMASI SONUÇLANDI
Bu yıl 8.si düzenlenen Yirce Şiir Yarışması sonuçlandı:
Beykonak Eğitim ve Kültür Vakfı’nın kültür etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen 8.Yirce Şiir Yarışması Vakıf Başkanı emekli öğretmen Mevlüt Demir’in gözetiminde seçici kurul tarafından sonuçlandırıldı.Buna göre:
“Katre-i Rahmet”adlı şıiriyle Tarık Torun birinci,
“Sonsuz Sevişmeler Antolojisi”adlı şiiriyle Bülent Gündoğan ikinci,
“Horon”adlı şiiriyle Metin Tandoğan üçüncü olmuşlardır.
Çalı Kültür Sanat Dergisi olarak her üç yarışmacıyı da kutlar,başarılarının devamını dileriz.
KATRE – İ RAHMET
Katre katre raks eder inerken asumandan,
Arındırır doğayı kirli, isli dumandan,
Nebatat hayat bulur nefes alır zamandan,
Her bir katre bal olur susayan dudaklara,
Gülistanda gül olur bekleyen topraklara,
Düğün, bayram havası yeşerir ruy-i zemin,
Rayihalar yayılır açılınca yasemin,
Canlı, cansız mahlûkat bu rahmete der âmin,
Her bir katre aşk olur sevdalı gönüllere,
Issız çöller dönüşür karanfilli güllere,
Hayvanata sunulur, çeşit çeşit ikramdan,
Bereketin bol eli neşe saçar yaşamdan,
Fukaralık kaybolur alamet kalmaz gamdan,
Her bir katre aş olur misafir sofalara,
Yeniden hayat olur çölleşmiş sahralara,
Şarkı, türkü yükselir çiçekli ağaçlardan,
Düğün konvoyu kuşlar yeşeren yamaçlardan,
Ümit ışığı doğar Afrika’da açlardan,
Her bir katre sel olur çağlayan nehirlere,
Derdine derman olur susayan şehirlere,
Albeni sunulurken şirin gökkuşağından,
Katreler bal akıtır ağacın yaprağından,
Demet demet gül çıkar Türkiye toprağından,
Her bir katre can olur yaşayan insanlara,
Yaradan’ın rahmeti yeşeren fidanlara,
Pırıl pırıl temizlik, akseder yeryüzünden
Mutluluk akmaktadır her canlının gözünden
Yeşilin bütün tonu ormanların özünden,
Her bir katre dil olur, ötüşen bülbüllere,
Damarında kan olur yarışan düldüllere,
Haz şarkısı yükselir söğüt ve kavaklardan,
Sular menzile koşar, taşarak savaklardan,
Çiftçiye bayram olur, yeşeren başaklardan,
Her bir katre dal olur, çoğalan ormanlara,
Koyun kuzu meleşir, neşedir çobanlara,
Özlenen cömert yolcu inerken bulutlardan,
Hayalin rahmet köşkü, özlemli umutlardan,
İrem bağı kurulur, bozkırdaki otlardan,
Her bir katre güç olur dönüşür Ummanlara,
Rahmet yüklü kervanlar ulaşır harmanlara,
Firuze bulutlarla, altın başak yazlardan,
Kalbe ferahlık serper, usare kirazlardan,
Arza latif seması busedir şehnazlardan,
Her katre bir nur olur, benzerken güneşlere,
Ruhlara asudedir, ıslanan ateşlere,
Çisil çisil yağarken rahmet seli göklerden,
Kendi dilince zikir uçan kelebeklerden,
Kutlu dua yükselir inançlı yüreklerden,
Her bir katre ruh olur kara vicdanlılara,
Her bir katre-i rahmet ikramdır canlılara,
02.05.2009
Tarık TORUN
Sonsuz Sevişmeler Antolojisi
Gülendam bakışlı
Dudağı damla sakızlı İstanbul
Yedi göğsünden emziren doğurgan!
Salınır gibi yosunlu mavi deniz
Ruhuna kadar yorar adamı
Sonra bir vapur kalkar
Sonra ansızın çığlık çığlığa martılar
İstanbul bu, her mısrası alımlı
Çalımlı hanımların bakışları ayva kokar
Yalancı şakayıklarla oynaşır rüzgâr…
Sonra petunyaları mavi yanaklarından ısırır
Aynada su katılmamış bir bahar
Tamburi fasıl demleri geceyi sabaha bağlar
Ya istiklal ya tramvay…
Oltalar salınır kıpır kıpır mavi deniz
Islak gözler konçertosu çalar
Çiçek pasajında bir kadın biraz Türkan Şoray
Filbahriler bu yazdan umutsuz…
Koyu mavi bir akıntı iskeleyi yalar
Misinanın ucunda kıpır kıpır lüfer
Sırtı menevişli dalgın deniz…
Yeni Cami avlusunda güvercin bakışlı işportacı
Tırnaklarıyla tutunur hayata
Sıcacık bir som baharı gezdirir Kapalı Çarşı
Islak Kayıkhane, balıkçılar sulu boya bir resim
Sanki çıkıp gelecek sırtında ipiyle ihtiyar hamal
Akşam alacası yorgun, kül rengine bürünür
Köpürtür bir fincan kahve gibi denizi
Boğazda eski uskurlu bir vapur her zamanki gibi
‘Bir varmış bir yokmuş’ der gibi
Denizin dantelâsında aşk çözülür
Dalgalar ruhun kıyılarına vurur da her dem
Itri’den taşan bir nefes midir şu imbatlar
Kırık bir mızrap olur sonra İstanbul
Çamlıca sırtlarında Yörük semai derde çalar
Siyah beyaz bir çizgi masal
O eski hatıralarla dolu yazlık sinemalar
Ellerinde kâğıt helva, külahlarında dondurma
Başrolde Ayhan Işık, Belgin Doruk daha tıfıl
Ayağını sürüyerek geliyor, istemez tarzı
Yanında sümsük bir oğlanı sürüklüyor bir kız
Her ikisi de ağlamaya dünden razı
II.
Sonsuz sevişmeler antolojisinden hepsi
Galip ve kokusunu yenmiş
Önce maviler sonra yeşiller sevilirmiş
Ve sevişmekten yorulunca dalga…
Çarşaf gibi oluyor deniz
Karaköy’de bir vapur
Sabah henüz altı
Başımızda birkaç umursamaz martı
Taammüden üzerine almışta suçu…
Hâlbuki dudaklar ıssız, gözler buğulu
Bir başka İstanbullu
İstanbul rahvan yürüyüşlü denizatı
Üzerinde sen; alımlı ve sabırsız
Üşümüş köprünün ayakları
Dumanı üstünde bir bardak çayla
Sıcacık İstanbul ekmek arası
Abası yanık çirkin bir oğlan
Ruhunu soyunuyor ona güzel kadın
Ellerimde soğuyor İstanbul sebepsiz
Deniz oluyor çırılçıplak bir kadın
Bir tek boğazında muskası kalıyor
Avuçlarında dudakları,
Dudaklarında çay ıslanıyor
Çekip alacak dalgalı saçlarında muskayı
Sonra ellerinde susamlı bir gevrek
İstanbul’un boğazına çalıyor usturayı
Sirenler ambulans sesleri işte canavar
Can çekişen İstanbul, umursamaz insanlar!
Tüm suretlerine bir sütre indirir
Özlenmiş bir yağmur sonrası
İstanbul’a sisten bir duvak giydir…
Sultan Ahmet’te solgun bir sonbahar
Soyunur düşkün bir çınar
Karga tulumba barınaklara çekilirken kayıklar
Lodos kararlı, aşk getirecek bu fırtına
Susarak ‘hep bir ağızdan’ korosu
Sonra hanım hanımcık mavi bir kız
Adı İstanbul; on sekizinde
‘Vuslatın başka âlem
Sen bir ömre bedelsin’
Müzeyyen Senar’dan eski bir şarkı gibi…
Bülent Gündoğan
Horon
sen kargaları kov Mustafa
kargalar karabasan
omuzlar güneşe köprü
sol ayağın üzerinde sek
bir ana yedi oğul
ardahan’a dek
edirne’den
bu yürek
conk bayırında ayazı
kağnı hıçkırığında ağıtı tanır
tanır da
utanır
ister harmandalı bu yürek
kara tahta beyaz yazı
peşinde kızanların
fabrika ister bu yürek
sırmalı cepken
kamalı zeybek
karda iz bırakan
karabasandı
yemen türküsü değil
üç denizin şarkısı
sarı öküz
karabasan
ve sağ diz
göğsüne vur anadolu’nun
titresin
terinde yıkansın atalet
taş değil
maden ister bu yürek
demirden yol
karnesiz ekmek
kızıl güneş doğ
kov kargaları mustafa
kargalar karabasan
ambarda sarı misir
tandırımız boş
kemençe telinden inceyiz
at sürgün bin yıl
altımızda bozkır uzadı
kasaba öksüz
köy dul
ama elimiz hünerli
namluda gizledik avradımızı
belinde kırmızı şal
kov kargaları Mustafa
kara akıl kıt akıl
okul ister bu yürek
üstüne kösteği koy
gümüşten Karadeniz
say ki hastaydık
mustafa’ydık
horona durduk
hayde tulumçi
koy yola uşakları
arhaviden
unut kargaları
ruhlara ıslık çal
karabasanları mustafa
karabasanları
deniz kırmızı
gökte ay hilal
birde yıldız takılsa ağlara
metin tandoğan
***************
8.YİRCE ŞİİR YARIŞMASI